Tarihin 19 Mart 2022 olduğunu hatırlıyorum, Bordeaux’da içime sinmeyen bir otel odasında uyanmıştım. Birden aklıma geldi, onunla uzun süredir haberleşmemiştik. Gerçi sağlığı, hafızası yerindeydi; 100 yaşına basmasına iki ay kalmıştı.
Diz üstü bilgisayarımı aldım ve kahvaltı salonuna geçtim. Google’a girip Marcel Conche yazdım. Karşıma birçok dergide yayımlanan aynı haber çıktı. Hocam, Profesör Marcel Conche bu dünyayı terk etmişti.
Marcel Conche, medyatik bir insan değildi ama felsefe alanındaki değeri tartışılmazdı. Almanca ve İngilizceyi kendi kendine öğrenmiş, buna seksenli yaşların ortasında Çinceyi eklemiş ve Lao Tseu’yu Çinceden Fransızcaya çevirmişti. Kendisinin ifade ettiği gibi bir köy çocuğu idi ve bir köy çocuğunun filozof olma ihtimali milyonda birdi.
Bilgelik üstüne yaptığım tezde danışmanım olmuştu. Tez konumu seçerken hep dili zor bir filozof hedefliyordum ve bu konuda karar vermekte çok zorlanıyordum. Bunu o da fark etmiş olmalı ki bana şöyle demişti: “Niye antik dönemden bir filozof seçmiyorsun, onların dili pınar suyu kadar berraktır.” Onun bu cümlesi benim seçeceğim filozofu ve konuyu belirlemişti: Epictetus’ta bilgelik kavramı.
Bilgelik, günümüz için pek de ilginç olmayan bir konu olsa gerek.
Her tarafımızın teknolojiyle sarılı olduğu günümüz dünyasında bilgelik, belki bir telefon uygulamasıyla bazı kesimlere ulaşabilirdi, ama tabii ki bunun ne kadar yüzeysel kalacağı gün gibi aşikâr olacaktır.
Böyle bir dünyada kendimize dönüp; varlık nedir, aşk nedir, ölüm nedir, dostluk nedir sorularını sormak için ne zaman, ne de istek var.
Peki, Epictetus gibi bir antik filozofa yönelmenin ne gibi faydası olabilir? Belki de bize Heidegger’in belirttiği gündelik hayattan, sahici, asıl (otantik) hayata geçmek için yol gösterici olabilir. Sahici hayata geçiş de bilge olmanın yolunu açar.
Heidegger için gündelik hayat değildir otantik olan, orda konuşulan gündelik dildir; otantik hayatın dili ise şiirdir.
İnsanlar yaşarken bu iki farklı hayatın arasında gidip gelir, çoğu zaman da bunu fark etmez. Ancak bilge kişi kat ettiği yolun sonunda vardığı tepeden döner ve yaşadığı hayatın muhasebesini yapar.
Yaşamında da gerçek bir bilge olan ve düşüncesi ile yaşamını birleştiren hocam Marcel Conche’u anmanın en güzel şekli Eichendorff’un aşağıda yer alan şiiri olabilir.
Acılar ve sevinçler içinde,
El ele yürüdük,
Şimdi sen ve ben dinleniyoruz,
Sessiz bir kırda,
Çevremizdeki vadiler önümüzde eğiliyorZaten gök kararıyor,
Sadece iki kuş yükseliyor,
Huzur veren göğe,
Gel ve bırak onları uçsunlar,Birazdan uyku zamanı geliyor,
Gel ki bu yalnızlıkta kaybolmayalım.
O… gecenin sınırsız sakinliği
O derece derin, günbatımının kızıllığındaNe kadar yorgunuz yürümekten,
Acaba bu mudur ölüm?